Son Otobüs Güncesi

Naciye Çat
Latest posts by Naciye Çat (see all)

Lafa nasıl başlamalıyım, kestiremiyorum. Bir pandeminin dünya olarak pençesine düşmüş, debelendikçe debeleniyoruz. Öğrendiğimiz her yeni bilgi başka bir bilgiye gebe. Tek tarafa methiyeler düzen bir haber bülteni görmek istemediğimden haber kanalları benim için artık izlenebilir statüde. Bunlar olup biterken ben de çoğunluk gibi otobüse binemedim. Sıkışıklığa, kokulara, hijyensizliğe günümün dört saatini ayırmayı o kadar kanıksamışım ki evimin temizliği cennetten bir köşe halet-i ruhiyesi uyandırdı. Geniş geniş yapılan kahvaltılar, TV’de geçirilen umarsız vakitler çok tatlı geldi. Önceden neydi öyle, tepişe tepişe geçen saatler… Adına “geçinmek” denilen şeyin günlük ortalama 35-40 liraya tekabül etmesi… “Hayat mı bu?!” dediğimiz anda kapıyı pandeminin çalması, evlerimize hapsolmamız, sadece ihtiyaçlar için para harcanması çok hoş olmadı mı? Ayağını yorganına göre uzatmayı mottoların şahı olarak gören fakirler için çok da bir şeyin değiştiğini sanmıyorum. Alışveriş yapmaktan moral bulan kadınlara ne oldu? Eğlenme anlayışı gürültüden ibaret olan gençlere ya da anın tadını çıkarmaktan yoksun fotoğraf müptelası insanlara? Sahi nerde onlar? Şişirilmiş gündem misali ertesi güne kalamadan toz bulutuna karıştılar değil mi?

Birkaç günün ardından hani otobüste rahat rahat okuyamadığım kitaplar vardı ya onları sıraya koyarak okumaya başladım. Ağır ilerlesem de eyleme geçmiş olmanın rahatlığı bambaşka.                  

                          Bu anda ne düşmek haber bültenlerine

                          bu anda ne tartışma, ne ev, ne açlığım

                          Kitap, huzur ve ben…

                          Bahtiyarım.

Tarihleri akılda tutma hususunda hep kötüyümdür. Pandeminin bilmem kaçıncı günündeyiz ve ben bu günler içerisinde hiç okumadığım Alman Yazar Hermann Hesse’nin “Rosshalde”sini bitirdim. Naifti. Küçük bir çocuğun ailesine olan bağlılığı ile ebeveynlerinin yaptığı hataların bedelini onun ödemiş olması anlatılır. Okurken huzursuzlanacağınızdan eminim. Sonra Stefan Zweig “O muydu?” kitabını okudum. Okuyan bilir, çerez gibidir, merak duygusu hep zindedir ve keşke bitmeseydi dedirtir insana. Sonra Khaled Hosseini’nin kaleme aldığı “Uçurtma Avcısı”nı okudum. Evet, bugüne kadar geciktirdim. Herkes harıl harıl okurken, birbirine şiddetle tavsiye ederken ben okumadım. Kısmet karantina günlerineymiş. Eee böyle bir acıklı kitabın kaderi bu olsa gerek. 

Şimdi ise elimde Murat Menteş’in “Ruhi Mücerret” adlı kitabı bulunmakta. Dün okumaya başladım. Sizi sarıp sarmalayan bir üslubu var. Üzerine bir de “Şahsiyet” dizisini ekledim. Biliyorum, bunu da izlemekte geciktim. Ne yani, size şimdi popüler olan şeyleri herkesle aynı anda yapmaktan zevk almıyorum geyiğiyle hava mı atayım? Yok arkadaş; din-i bütün bir kardeşiniz olarak “Kısmet değilmiş, kaderde yazılmamış.” laflarımla idare edin artık.

Ah, bizden intikamını alan iklim! Daha sonraki maceralarını o popüler diziler gibi sezon sezon bekliyorum. Kim ne derse desin, sıra sende çünkü!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu
Kapalı