Bir Otobüs Güncesi 4
- Jöleli Bekleyiş - 31 Ağustos 2020
- Hey Gidinin Dünyası - 4 Mayıs 2020
- Son Otobüs Güncesi - 12 Nisan 2020
Yaz aşkı kısadır ve insanlarda sabun köpüğü etkisi yaratır. Peki otobüs aşkı nedir ve ne kadar sürer?
Güzelce bir kız. 1.60 boylarında. Otobüse yakışmayacak derecede bakımlı üstelik. Nasıl düşmüş buralara derken ağzıma bir tane patlattım. Nasıl olacak manyak! Kesin aracı servistedir. Sabah da taksi bulamayınca mecbur kalmıştır bizim havasız ve ayakta yolcu taşıma rekoru kıran götürgece. Daha adımını attığında otobüsün erkek güruhunda bir hareketlilik bir hareketlilik. Oturma, üstüne üstlük uyuma lüksüne sahip orta yaşlı erkeklerse aldıkları parfüm kokusu etkisiyle bir anda gözlerini açıverdiler. Nasıl, dişisini kokusundan ayırt eden belgesel tadında değil mi? Koltuğunda kendini düzeltenler mi dersin boğazını temizleyip yerini belli edenler mi sabahın köründe bu canlılık bana yanlışlıkla farklı bir vasıtaya binmiş yolcu tedirginliği yaşattı. Bunların hepsinden bihaber olan güzel kızımız kendisine incecik bir şekilde açılan koridorda kibarcacık ilerliyordu. Ulan! Birer adım daha ilerler misiniz diye yırtındığımda kimse poposunu bile kıpırdatmıyordu hani. Neyi sorguluyorsam bu saatten sonra? Yalnız, her şeye rağmen kimse kıza yer vermiyordu. Ohhhh dedim kendi kendime otobüs kanunları o kadar da hiçe sayılmamış. Nihayet bir yerde duraklayan kızımız demirlere asılı olan kauçuk tutamaca tutundu. Aniden suratına yayılan kocaman bir gülümseme dikkatimi çekti. Bir tanıdığını mı gördü acaba? Neye gülümsüyordu böyle? Boyumu aşan kafalar yığınından ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Ardından utangaç bakışları, allığının etkisiyle daha da pembeleşen yanakları her şeyi anlamama sebep oldu. Meğer aynı tutamaçta bir erkek eli de mevcutmuş. Eller birbirine çarpınca arada çıkan kıvılcım yüzlerine sırıtma olarak yansımıştı. Yan yan bakmaktan şaşı kalan gözlerim iyice yorulmuştu ama konu aşk olunca merak hat safhadaydı. Ah afedersinler, lütfen kusura bakmayınlar havada gırla uçuşuyordu. Otobüs de sallandıkça sallandı hani. Bedenler temas ettikçe birbirleriyle olan konuşma isteği daha da artıyordu. Kımıldayan dudaklara bakılacak olursa benim düşüncemden daha hızlı eyleme geçmişlerdi.
-Hanfendi, düğmeye basar mısınız?
Tepemde çöreklenen, henüz ayılamamış orta yaş erkeğinin nezakete vurup kaçan bu ricasını kıramadım ve düğmeye bastım. Meğer adamla aynı durakta inecekmişiz. Durağı kaçırmamı engelleyen, otobüsün lüksünü sömüren orta yaşlı erkeğe minnettar mı kalayım yoksa minnoş bir aşkı röntgenlemekten mahrum kalmaya mı üzüleyim, bilemedim.